Kur'an Nesli

 

Cenab-ı Hakk’ın murad-ı ilahisini yeryüzünde ikame etmeyi biricik maksat hâline getiren, kıyamete kadar rehberliği devam edecek Kur’ân hakikatlerini hakkıyla temsil eden, düşüncelerinde, konuşmalarında ve amellerinde Kur’ân’a ittibayı şiar edinen nesle Kur’ân nesli diyebiliriz.

Biliyoruz ki Kur’ân’ı iyi Arapça bilenler değil, Allah’a yakın olanlar anlar. Iste bu mujdelenen nesil,

1-Kur’anı iyi bilecek nerde ne var ve ne diyor, bunları iyi bilecek,

2-Kur’anın ruhunda ve kendi kalbinde derinleşecek,

3-Bildiklerini pratik hayata geçirecek,

4-Kur’ân hakikatlerini temsil ve tebliğ etmesidir.

Nereden bakarsanız bakın onlardan Kur’ân’a ait manaların süzüldüğünü görürsünüz. Onlar, Allah karşısında veya Allah huzurunda olmanın gereği olarak Allah’ın istediği şekilde bir duruş ortaya koyarlar. Geçici bir imtihan yeri olan dünyayı değil, sonsuz güzellikler mekânı olan ahireti asıl maksat haline getirirler. Yaşamayı değil yaşatmayı tercih ederler. Dünyanın fani yüzündeki zevk u sefaya değil, ahiret yolundaki çile ve ızdıraba talip olurlar. Onlar Kur’ân ahlâkıyla bezenirler. Bu yüzden bir hadiste de ifade edildiği gibi, onları gören kimse Allah’ı hatırlar. (İbn Mâce, zühd 4) Onların arkasından yürüyen kimse Allah’a vasıl olur. Onlar, Kur’ân’ı şahsî hayatlarında yaşama ve temsil etmenin ötesinde, Kur’ânî hakikatleri topyekûn insanlık çapında ihya etmeye ve hayata hayat kılmaya kendilerini adamış kimselerdir.

Allah’la ve varlıkla münasebetlerimizde olması gereken yerde olmak istiyorsak, hakiki Kur’ân nesli olmaya bakmalıyız. Hakiki Kur’ân neslinin özelliği ise Allah karşısında Allah’ın istediği şekilde bir duruş ortaya koyması ve yeryüzünde Cenâb-ı Hakk’ın murâdını ikame etmesidir. Farklı bir tabirle Kur’ân hakikatlerini temsil ve tebliğ etmesidir. Onlar Kur’ân’ı hayatlarına hayat kılan insanlardır. Nereden bakılırsa bakılsın, her yanlarından Kur’ân hakikatlerinin süzüldüğü görülür. Tavır ve davranışlarında, söz ve konuşmalarında, duruşlarında, ibadet hassasiyetlerinde vs. Kur’ân izleri vardır. Sizi Allah kelamına götürürler. Onları gördüğünüz zaman Allah’ı hatırlarsınız. Onlar dünyayı, yaşamayı, zevk ü sefayı, dünya hakimiyetini değil, Allah’ı hatırlatan kimselerdir.

Peki müjdelenen bu nesil nasıl ve nerede yetişecek?

Mekanlar insani kutsal kilmaz. Onemli olan insanlarin o mekanda ne yaptigidir. Allah’a ulaan yollar mahlukatin nefesleri adedincedir. Bu Kur’an nesli, dogru, cagdas metot ve Kur’an’a ve sünnete uygun her hangi bir mektepte neset edebilir.

Biz bir vazife olarak elimizden geldiğince burada, Kur’an Yolu ilim ve İrfan Mektebi’nde bu müjdelenen neslin yetiştirme merkezini açmış bulunuyoruz. Hasa Bu isi en iyi biz yapariz ve bizden başka kimse bu isi yapamaz demiyoruz ve diyemeyiz de. Yanan ateşi söndürmek için agzinda bir damla su götüren karınca misali Allah karşısında sorumluluğumuzu yerine getirme adina boyle bir girişimde bulunmanın farzlar ustu farz olacagini düşünerek yillar once acilan bu mektepte Kur’an yorungeli yaşanmaya çalışılıyor.

Kur’an-ı Kerîm ve tesbihat sesleriyle şenlenen ve semaya doğru meleklerin cemaatteki boş yerleri doldurduğu ve kanatlarının oradan dünya semasına kadar kapladığı mektep (Müslim, Zikir 25. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 129)… Kur’an Yolu İlim ve İrfan Mektebi…

Çünkü burada her gun zikir yapiliyor.

Bu mektepte Azim, kararlılık ve devam en önemli hâsselerdendir. İki şey vardır ki bunları yapan bu mektepte bi-iznillah başarılı olur:

1- Der tarik-i Nakşibendî lazım âmed çâr terk / Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hestî, terk-i terk

Kur’an Yolu mektebimizde bu;

Der tarıki Kuran, lazım;

a-Marifetullah ile meşbû olma,

b-Ahirete müteallik meseleleri öne alma,

c-Mânâ âlemine müteveccih işlere öncelik tanıma ve onları hayatımızın gâyesi yapma.

Yani Allah’tan başka her şeyi kalben boşamak…

2- Der tarik-i aczmendî lazım âmed çâr çiz / Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz!

Yani bu Kur’an mektebinde;

Kevser-i Kur'anîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev'indeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp eritmek… Dövene elsiz sövene dilsiz, derviş gönülsüz gerek…

Bu hizmetlerin yapıldığı yere sahip çıkılmalı be her şeyiyle destek olunmalı değil mi?

اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ

“Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar edebilirler. İşte bunların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe 18)

Meselenin karşısında durmak ise çok risklidir.

وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللّٰهِ اَنْ يُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُ وَسَعٰى ف۪ي خَرَابِهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ اَنْ يَدْخُلُوهَٓا اِلَّا خَٓائِف۪ينَۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ

“Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır.” (Bakara-114)

Allah’tan başka kimseden korkmadan gelin ve nefsimiz ile yüzleşelim.

 قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙۖ

(Şems 9) 

Nefsimizi maddî ve mânevî kirlerden temizleyip kurtuluşa erelim.

Kıralım enaniyetimizi! Rabbim bizi nefsimize boyun eğmekten muhafaza buyursun.

Duyuralım dünyaya! Kur’an mektebi açılalı 6 yıl oldu. Talebe arıyor Kur’an-ı Kerim! 

Rabbim bizi bu nesilden eylesin!

يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ

(Maide 54)

O nesil ki Kur’an-ı bilip, yaşayıp, ruhunda ve kalbinde derinleştirecek, dünyayı elinin tersiyle itecek!

رِجَالٌۙ لَا تُلْه۪يهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءِ الزَّكٰوةِۙ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ ف۪يهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُۙ 

“O erler ki, ne ticâret ne de alış veriş onları Allah'ı zikretmekten, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir. Onlar, kalplerin halden hâle girip alt üst olacağı ve gözlerin dehşetten donakalacağı bir günden korkarlar!” (Nur 37)

Sahabe gibi küll olacak ama kendini bir hiç görecek, Kitab’a sımsıkı bağlı…

يَا يَحْيَى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ

(Meryem 12),

Allah’ı her şeyden çok sevecek…

وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَشَدُّ حُبًّا لِلّٰهِۜ 

(Bakara 165)

اللّهُمَّ اجْعَلْنَا مِنْهُم

اللَّهُمَّ اجْعَلْنَا مِنَ الَّذِينَ يَتَعَلَّمُونَ الْقُرْآنَ وَيَعِيشُونَهُ وَيُعَلِّمُونَهُ، وَمِنَ الَّذِينَ يُعَمِّقُونَ الْقُرْآنَ فِي قُلُوبِهِمْ، وَاجْعَلْنَا مِنْ طُلَّابِ الْقُرْآنِ وَجِيلِ الْقُرْآنِ.

“Allah’ım, bizi Kur’an’ı öğrenen, yaşayan, öğreten ve kendi gönlünde Kur’an’ı özümsemiş Kur’an talebesi ve Kur’an neslinden eyle!”

Amin!

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى الذَّاتِ الْمُحَمَّدِيَّةِ اللَّطِيفَةِ اْلاَحَدِيَّةِ شَمْسِ سَمَاۤءِ اْلاَسْرَارِ وَمَظْهَرِ اْلاَنْوَارِ وَمَرْكَزِ مَدَارِ الْجَلاَلِ وَقُطْبِ فَلَكِ الْجَمَالِ - اَللّٰهُمَّ بِسِرِّهِ لَدَيْكَ وَبِسَيْرِهِۤ اِلَيْكَ اٰمِنْ خَوْفِى وَاَقِلْ عُثْرَتِى وَاذْهِبْ حُزْنِى وَحِرْصِى وَكُنْ لِى وَخُذْنِى اِلَيْكَ مِنِّى وَارْزُقْنِى الْفَنَاۤءَ عَنِّى وَلاََتَجْعَلْنِى مَفْتوُناً بِنَفْسِى مَحْجُوباً بِحِسِّى وَاكْشِفْ لِى عَنْ كُلِّ سِرِّ مَكْتُومٍ يَاحَىُّ يَاقَيُّومُ يَاحَىُّ يَاقَيُّومُ يَاحَىُّ يَاقَيُّومُ يَاقَيُّومُ

Allahım! Sırlar semâsının güneşi, nurların mazharı, celâl dairesinin merkezi ve cemâl sahibinin kutbu olan Muhammed’in (sav) biricik, lâtif zâtına rahmet et. Allahım! Onun, Senin katındaki sırrı ve Sana olan seyri hürmetine, beni korkularımdan emin kıl, hatalarımı gider, hüznümü ve hırsımı benden gider. Varlığın ve huzurunla beni müşerref kıl. Beni benden kurtarıp kendine al. Kendi varlığımı Sana feda etmekle beni rızıklandır. Beni nefsime düşkün ve hissimle kör eyleme. Herbir gizli sırrı bana aç. Yâ Hayyu yâ Kayyûm, yâ Hayyu yâ Kayyûm, yâ Hayyu yâ Kayyûm!

وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ ِللّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ